24 Şubat 2011 Perşembe

Rss Deneme

Bu yazı rss feed denemelerim icin oluşturulmuştur, lütfen panik yapmayınız.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Yaşamak çok zor! - 1

Öncelikle boşa harcanak 7 dakikası olmayan bu yazıyı okumasın :D
"Yaşamak çok zor!" diye diye zorlaştırdım galiba yaşamayı. Son 1 ayda etrafımda olanlar çok kez duymuşlardır bu sözleri. Ama ne bileyim işte pamuk şeker kıvamında alışmışım galiba yaşamaya ben, üj-bej problemde havlu atıyorum hemen. İşte o zaman hiçbir şey (ya ilkokuldan beri ezberleyemedim bitişik mi ayrı mı şu "hiç-bir-şey. Şimdi orada 3 farklı kelime de olduğundan, hadi ayrı yazılıyor desem hangisi ayrı yazılıyor, bitişik desem hangisini hangisine bitiştireceğim bilememişimdir hep. Olası ihtimalleri sıralarsak: "1.hiçbirşey 2.hiç birşey 3. hiçbir şey 4.hiç bir şey" Mantıkla yola çıkarsak da hepsi bitişik olmaz göze hiç hoş gelmiyor 1 elenir. Hepsi ayrı yazılınca da bi tırt durum var ama ne olduğunu çözemedim 4 de eleniyor yani. Ya 2 ya 3 ama hangisi. %50 şansımı kullanarak biraz da içgüdülerime [bu bitişik yazılıyordu eminim] kulak vererek 3 numaralı yazım şeklini kullanacağım.) yapasım gelmiyor. Şimdi siz ne yapasın gelmiyor cümlenin başını kaçırdık diye düşünüyorsunuzdur. Ya boşa mı konuşuyorum hiçbir şey yapasım gelmiyor işte :)

Zaten hastaydım da geçen hafta. Hiç huyum değildir ama nedense doktora gidesim geldi. Doktora gitmeyi kafaya koyunca bi pazar sabahı 9da kalktım, üstümü giydim sıkı sıkı, attım kendimi dışarıya bi taksi çevirdim. Adam "Nereye abi?" dedi, kitlendim. Hiç düşünmemiştim çünkü. "Doktor'a" dedim. Çünkü doktora diye çıkmıştım evden, o doktorun hangi hastanede çalışıyor olması gerektiğini hiç düşünmemiştim. Taksici kitlendi, arkaya bir dönüşü vardı ki 'lan yine kime çattık' der gibiydi. Ben de kitlenmiştim ama, anladım ki o cevabın tek amacı vakit kazanmakmış. Adamla 3 bilemedin 5 saniye bakıştık. Ben o 5 saniyeyi çok verimsiz geçirdim, oysa ki hangi hastaneye gideceğimizi düşünmem gerekiyordu, bilinçaltım bana kocaman 5 saniye hediye etmişti ama ben paketi bile açmadan, çöpe atarcasına adamla bakıştım öylece. Çünkü adamda tuhaf bir kıroluk bi psikopatlık vardı elinde tespih falan.. Birden artık adamın sabrının tükendiğini farkettim ve "Şişli Etfal Hastanesi" dedim. Ama en ufak bir fikrim yok, galiba geçen gün biyerlerden kulağıma ilişmişti. İçim nasıl huzursuz hiç bilmediğim bir hastaneye giditorum bildiğin. Neyse gittik oraya adam beni bıraktı kapının önünde, "Acil"e girdim. Hemen sağ tarafta 5 hasta yatıyo sedyelerde serum falan bağlanmış, korktum. Bi görevliden maske istedim, sırıttı "eczaneler yolun karşısında" dedi, heryerde domuz gribi afişleri, maskeli hastalar falan derken iyice ürktüm. Buraya sağlam giren hasta çıkardı, direk topuk uçurtma kaçtım oradan. Cerrahpaşa Tıp'da okuyan arkadaşım Şükran var bilenler bilir :) İşte onu aradım, niye daha önce aklıma gelmemişti ki, sağolsun işi de yokmuş gittim hemen yanına. Artis, beyaz önlüğünü giymiş geldi yanıma, hemen acile gittik. Burası diğerine göre daha iyiydi, en azından yanımda tanıdık vardı :p Müraacat'a kayıt yaptırdıktan sonra doktorun yanına gittik, neyim olduğunu sordu bi kaç birşey dedim işte akciğer filmi istedi. Gittik filmi de çektirdik, tekrar doktorun yanına gittik. Adam tekrar neyin var diye sordu, ben anlattım işte yine; "Kuru bir öksürük var, öksürünce bronşlarım çok acıyo böyle kanıyormuş gibi oluyor. Aşırı derecede başağrım var, ağrı bazen beyinciğime vuruyor. Çök fazla burun akıntım yok ama sinüzitlerim zonkluyor. Bir de en önemlisi gözlerime bastırınca çok acıyor (Çoğu cahil arkadaşım "bastırma o zaman" gibi komik çözümlerde bulundular üzüldüm açıkcası) Adam dinledi dinledi, "Olur öyle" dedi. Olurmuş öyle, şu hapı yutunca geçecek dedi, şu gargarayı da arada yap işte. E hani niye sırtımı dinlemedi öksürürken, niye dilime bakmadı, niye fenerle gözbebeğim normal mi diye bakmadı? Doktorluk kahinlik mi ya? Doktorları sevmem, yani en azından erkek olanlarını yada yaşlı olanlarını sevmem işte itici gelirler :) Neyse çok şükür iyiyim şuan, atlattım hastalığı ama içtiğim ilaçlardan değil tamamen kendime baktığım için iyileştim.
Ben bu yazıya neye başladım ne anlattım. Ama yaşamak vallahi zor. Şimdi de yoruldum belim ağrıdı, yazasım da kaçtı, böylece olsun bari...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Laptopum artık gülmüyor

Geçen hafta İzmir'e gittiydim işte, kamuoyu çok tepki gösterdi nedense bu gidişe ama ben orda çok eğlendim de konu o değil. Biz orda denize girdik tabii ki. Hani İzmir'e gittik de denize girmedik demiyelim dürtüsüyle onu da yaptık ama gerçekten denizi çok güzeld,. Hoş, İzmir'e geldik bunu da yapmadık demeyelim diye neler yaptık bir bilseniz :D de konu bu da değil.

Yıllardan soğuk ve sisli bir pazar günüydü İzmir'de. Denizde daha fazla vakit geçirebilmek için kalktık sabahın köründe geceden kalma gözlerle. Aynı amaç uğruna bir araya gelmiş 5 arkadaş Mordoğan adlı sabahları güneşin mor renkte doğduğuna inanıldığı bir mekana doğru arabamızla gitmekteydik. Ya dur konu bu da diil ki..

Aslında konu benim biricik Asus laptopum. Şimdi konu İzmir'den oraya nasıl gelecek bekleyin de görün :)

İşte orda tüm gün denize girdik, çok güzeldi eylendik falan filan da, İstanbul'a geldiğim günün ertesi ben bi hasta oldum ama nasıl; ağız burun dağıldı hani =) Akşam laptopumun başında oturuyor iken sıcak sıcak bi çay içeyim dedim, demez olaydım 3 gün daha hasta kalmaya razıydım hani. Kendime bol şekerli ve limonlu bir çay yaptım, bak dikkatinizi çekiyorum bol şekerli =( Neyse çayın yarısını içtim içmedim, elimin tersiyle bi çaktım bardağa, kendinden geçti bardak bi kaç damla çay sıçrattı dışarıya ama hala harmonik hareketine devam etmekte, ben panik oldum tabi düşecek diye tutmaya çalıştım. Ne dokunuyosun bırak kendi durar o, dimi? Ben bardağı tutacam diye yeltendim ama beceremedim, bardak öyle bir devrildi ki tuş takımının üzerine.. Hala gözümün önünde o ağır çekim düşüş, sanki 2 dakika sürmüş gibi...

Herneyse artık tuş takımının sağ kısmı yapış yapış durumda. Bir defa basınca tekrar eski konumuna gelmesi tuşun 10 saniye sürüyor. Laptopumdan soğudum iyice, sağlıklı iletişim kuramıyoruz. Bir kaç kez operasyona giriştim, tuşlardan bazılarını söktüm temizleyip geri taktım ama bu sefer de tuhaf sesler veriyor her basışımda. Galiba hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağız onunla. Çok üzülüyorum bu duruma.. Büyüklerimizden yardım bekliyorum.. =(

20 Haziran 2009 Cumartesi

Bugün öğrendim ki...

Aslında Tab tuşu boyundan büyük işler başarabilen çok fonksiyonel bir tuşmuş.
  • Tek başına basıldığında hepimizin de bildiği gibi bir çok obje arasında gezinmemizi sağlıyor, metin kutusu, tik kutusu gibi...


  • Fakat Tab tuşuna basınca hep soldan sağa doğru ya da yukarıdan aşayıya doğru ilerlemekteydi ve ben geriye doğru gitmek istediğimde fareyi kullanmam gerekiyordu. Bu gün öğrendim ki "Shift+Tab" tuşlarına beraber bastığımızda ise ters yönde hareket edebiliyoruz. Bunu keşfettiğimde suratımın aldığı şekli hayal edemezsiniz. Yıllardır sinir olduğum bu olayın çözümü serçe parmağımın altında ve çok da mantıklı bir yerde duruyormuş...


  • Bu keşfin üzerine birkaç konfigürasyon daha denedim ve internet tarayıcılarında en illet olduğum şeyin de çözümünün bu Tab tuşunun içinde gizli olduğunu gördüm. "Ctrl+Tab" tuşlarına da beraber bastığımızda tarayıcımızda birden fazla açtığımız tablar arasında soldan sağa doğru ilerleyebiliyormuşsunuz. (10 heceli buna benzer kelimeleri günlük konuşmamda kullanmayı pek seviyorum nedense.. =)

11 Haziran 2009 Perşembe

DONTCLICK.IT

Bir siteye girince insanın bir yerlere tıklayası gelmez mi? Ne bileyim buton olsun link olsun işe yarar bir şey görünce gidip çat diye tıklıyoruz =) Bu yıllardan beri süregelmiş bir alışkanlık. 2005 yılında bir grup üniversite öğrencisi bir web sitesinde tek bir click’e bile ihtiyacımız olmadan tüm işlerimizi halledebileceğimizi göstermek için güzel ve sıra dışı bir projeye imza atmışlar: DONTCLICK.IT

Sitede M.Ö 300 senesinde kullanılan farenin atası sayılabilecek abaküsten tutun da günümüz dokunmatik ekranlarına kadar tüm işaretçilerden bahsedilmiş. Ya da bir tıklama yerine, üzerinden farklı açılarla geçerek hatta belli bir süre üzerinde bekleyerek de bir butonun aktif olabileceği gösterilmiş. Sitede 3 bölümlük bir oyunla fare kullanabilme becerinizi de test edebiliyorsunuz (Benimkisi intermediate çıktı :) En hoşuma giden ayrıntılardan biri de şu ki; Eğer site, sizin tıklamaktan vazgeçemeyeceğiniz kanısına varırsa bir tavsiyesi oluyor: “MauseWrap” adında bir dikenli pedi farenizin tuşlarının üzerine yapıştırmanız =)



Tüm özelliklerinden bahsetmek istemiyorum, bunları sitede dolaşırken keşfetmek inanın çok eğlenceli. Her bir hamleniz, yakaladığınız her bir ayrıntı “Vay be!” dedirtiyor. Aslında bu site, insanın üzerine perçinlenmiş tıklama alışkanlığından ne kadar uzak durabileceğini de test eder nitelikte. Siteyi incelerken kendimi zor tuttum diyebilirim, çoğu zaman parmağım refleks olarak tuşlara basmak istiyordu =) Siteye giren her kullanıcının fare hareketleri kaydedildiğinden, kullanıcılar tarafından izlenip, 3. ya da 4. saniyede tıklayanlara gülünebiliyor. Dikkat edin bunlardan biri siz olmayın :D


www.dontclick.it