25 Eylül 2008 Perşembe

Herşeyim benim Esmerim

Ben ve kıymetli bilgisayarım hakkında bir arkadaşımın görüşlerini sizinle paylaşmak istiyorum:
"Çoğu zaman nefret ettiğini sevmek zorunda kalmak... Böyle bir durumda hissedebildiğinin sadece masum bir kıskanclık olması.. Evet itiraf ediyorum ben onun Esmer Sevgilisini cok kıskanıyorum! Ona o kadar düşkün ki o varken gözü hiçkimseyi, hiçbir şeyi görmüyor. Ama bence o, esmerden daha fazlasını hakediyor...Aslında anlıyorum, kendisi bir bilgisayar mühendisi adayı olarak bilgisayarını cok seviyor ve hayatının bir parcası olması cok normal. Ama elimde değil kıskanmamak! Yanlış anlaşılmasın teknoloji karşıtı değilim ve sonucta canım arkadasım ekmeğini bilgisayardan cıkartacak. Benim garezim sadece Esmer'e. Isınamadım bir türlü.=) Şükrediyorum şimdilik çünkü yakın bir zamanda aramıza bir de laptop girecek. Sanırım o zaman hayattan tamamen kopar.=) Abarttığım düşünülmesin kendisi evleri taşınırken evden en son Esmer'le birlikte çıkmıştı... en azından kapalıydı Esmer.=) Ben bir arkadaş olarak dayanabiliyorum ama bir sevgili Esmeri'i yok edebilir... Kimse kuma olmak istemez sonuçta.=) Teknolojiyi sevelim ama aşık olmayalım =P"

17 Eylül 2008 Çarşamba

Günlük Yaşantımızdaki Sanal Dünya

Geçen günlerden birinde teknoloji ve internet ile pek arası olmayan annem ile tartışmaktaydık. Tartışmanın temeli internetin 15-20 yaş gurubundakilere etkisi üzerineydi.

Bana göre bu yaş grubu internet ile birlikte erken olgunlaşmakta. Günlük yaşamlarında çok farklılıklarla karşılaşmıyor olsalar da, tehlikeden çirkinliklerden uzak olsalar da internette farklı bakış açısı ve yorumları bulabiliyorlar. Ayrıca bu çeşitlilik içinde kendilerine en uygun, yakın görüşü benimseyip kendilerini şekillendirme imkanı ve zamanları da var. Annem internetin yeterli olmayacağını savunup durmaktaydı. Haklıydı da =) internet bir yere kadar yardımcı olabilirdi. Büyükşehir hayatı, bu hayatta ayakta kalmaya çalışmak, eşyalarına sahip çıkmayı öğrenmek veya bir yerden başka bir yere tek başına gidebilmek bile ayaklarının üzerinde durmayı öğreten etmenler. Komik ama kocası olmadan evden dışarı çıkmaya korkan kadınlarla dolu bir şehir aynı zamanda İstanbul=)

Gençler ise günlük hayatında hiç karşılaşmadığı ve ya muhatap olmadığı insanların varlığını, düşüncelerini interaktif ortamda görmek, okumak kendilerine göre yorumlama fırsatı bulmaktalar. Bu da özellikle lise çağındaki çocukların gelişmesinde, belli bir bölümünün de erken olgunlaşmasında ve sorumluluk almasını sağlamalarında etkili olduğu düşüncesindeyim. Sorumluluk kısmı belki biraz daha az. ÖSS gibi güzide bir sistemimiz varken internetin sorumluluk bilincini aşıladığını savunabileceğimi de pek sanmıyorum =)

Kim ne derse desin aktif olarak internet kullanıcısı olan gençlerin bakış açısının daha geniş olduğunu düşünmekteyim. Her ne kadar interneti sohbet etmek ya da online oyun oynamak için kullansalar da bunu belli bir süre sonra güncel hayatlarına olumlu bir şekilde yansıtabileceklerine inanıyorum. Belki hayran oldukları insanla konuşacaklar ve aslında insanların hiç de göründüğü gibi olmadıklarını internet sayesinde öğrenmiş olacaklar. Belki de izledikleri bir film hakkında yorumlar okuyacaklar, farklı açılardan bakacak ve sahneleri farklı yorumlamayı öğrenecekler. Belki de sadece online oyunlar oynayıp bağımlısı olacaklar ve bunun üzerlerindeki etkilerini yaşayıp görecekler. Ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine bir şeyler katmış olacaklar. Hatta şu meşhur bilmem nereli araştırmacılara göre bilgisayar oyunları zeka geliştiriyormuş =)

Bütün bunları neden mi savundum? Çünkü ben kendimde hissettim bu farklılıkları. Ne kadar büyük bir yerde yaşarsanız yaşayın, bütün imkanlara sahip olsanız da internetin size sunduğu “Dünya” çok daha çekici, cezbedici, karışık, yerine göre tehlikeli, bazen sinir bozucu ama sonunda eğitici!

Teşekkürler bat...

12 Eylül 2008 Cuma

Lanetli 1988-89 Jenerasyonu

1988-89 doğumlu jenerasyon lanetlidir diyorum, ama inandıramıyorum kimseyi. Okul hayatıma başladığından beri bana ve yaşıtım bütün arkadaşlara öyle cımbızla seçilmiş olaylar oldu ki yavaş yavaş herkesin inanmasını istiyorum bu uğursuzluğa. Bu olayların birkaç tanesini paylaşayım sizlerle.
İlkokul 5. sınıfın sonunda ortaokula değil de kolejlere gidilebiliyordu ya, işte o hayalini kurduğum kolej sistemi tam bizim senemizde kaldırıldı. Direk aynı okulun 6. sınıfına attılar bizi. Neyse okuduk 3 sene, tam şöyle İstanbul’da bir anadolu lisesini kazanma hayalleri kurarken aynı anda hem şehir içi hem de şehir dışı Anadolu lisesi tercihi yapabilme hakkı kaldırıldı. Biz bu kuralı yedik, çiğnedik, 2 sene sonra saçmalığı anlaşılınca sessizce geri alındı. Mesela ilkokulda 8 yıl boyunca kantinimizde simit-ayran muhteşem ikilisinden başka bir şey satılmazken, biz mezun olunca kantin özelleşip fast-food geldi. Okula kendi paramızla, kuponla bilgisayarlar aldık, daha faresine dokunamadan mezun olduk. Belki bunlar kişisel gelebilir ama eminim bu jenerasyondaki çoğu insanın başına gelmiştir. Sonra lisede 3 sene çalışır çabalarsın ÖSS mantığını yalayıp yutarsın, bir son dakika haberiyle sistemimiz yerini niyetini daha açık belli eden Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’na bırakır. O sınavda ben bir yere yerleşemedim ama ÖSYS bana öyle yerleşmiş ki bir daha girmek istedim :) Sonra benzer durum ehliyet alırken de başımıza geldi. Tam biz ehliyet alacağız, ama duuurrr… Öyle kolay mı çat diye, biz şanssızlar değil miyiz? Bize bir farklılık, bir zorluk yok mu ? Tamam rahat olun var tabi ki. Biz ehliyeti alalım, 2 sene de stajyer olalım. İyi, eh iyii, iyiii... :) Ben bu uygulamayı biraz şans ve açıkgözlülükle kıl payı sıyırdım geçtim neyse ki.
Ve günümüze dönelim. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerine 1. sınıfta programlamaya giriş amacıyla yıllardır Pascal dilini göstermekteydiler. Ben ve jenerasyonum da şuan piyasada neredeyse kullanılmayan bu dili 1 sene boyunca gördük öğrendik. Ardından önümüzdeki eğitim senesinde 1. sınıflara Pascal yerine bilişim sektöründe halen kullanılmakta olan ve bizim 2. sınıfta göreceğimiz C Programlama Dilinin öğretileceği duyuruldu. Aslında uzun süredir kullanılmayan Pascal’ı üniversitemiz derslerden çıkarmayı yıllardır düşünüyordu fakat bizim jenerasyonun 2. sınıfa geçmesini bekledi nedense :)
Size de öyle gelmiyor mu, bu kadarı da fazla dedirtmiyor mu? Belki de ben haksızımdır, belki de bu olaylar sadece benim başıma geliyor, sadece ben bu kadar abartıyorumdur. Ne diyeyim, umarım öyledir…

4 Eylül 2008 Perşembe

Çocukluğumun Oyunu : Prehistorik 2

“80’lerin sonunda 90’ların başında çocuk olmak…” diye uzayıp giden cümlelere mutlaka rastlamışsınızdır. Ben de o başlığın altına 1.17 MB’lık bir oyun eklemek istiyorum: Prehistorik 2. Elinde sopası, başında 3 tel saçı olan, bazen uçan bazen kaçan, koşmaktan yorulmayan ama durunca nefes nefese kalan bir mağara adamı o. Ve tabii ki öyle boşuna savaşmıyor balta girmemiş ormanla, yabani hayvanlarla. Kurtarması gereken bir ailesi var mağara adamımızın. 2 boyutlu olan oyunumuz gerçekten çok akıcı. Gittikçe zorlaşan 10 bölümden ve 2 zorluk derecesinden oluşuyor. Yaratıklardan biri size dokunup canlarınızdan biri gittiğinde elektriğe çarpılmış gibi önce iskeletiniz gözüküyor sonra kemiklerinizden 6 tanesi etrafa saçılıyor, o saçılan kemiklerin tamamını geri toplayabilirseniz giden canınız geri geliyor. Ama dikkat edin kemikleri toplayacağım diye bir canınızdan daha olmayın, sonra ortalık kemik kaynıyor. Oyunda nereye vursanız sanki bir gizli geçit çıkıyor ya da puan kazandıracak eşyalar. Bir de BONUS kelimesinin 5 harfini topladığınızda gökten kocaman içi dolu bir buzdolabı düşüyor. Eğer bütün canlarınızı kaybederseniz sonunuz biraz hazin oluyor. Ormandaki hayvanlar (ki bunların arasında penguen dahi var) sizi kaynayan bir kazana atıp, etrafınızda dans ediyorlar.
Bana ilk bilgisayar alındığında o siyah ekranda (ki sonradan adını DOS olduğunu öğrendim) ilgili klasöre girip PRE2 komutuyla başlattığım ve haftalarımı harcadığım ilk oyunum. Bir dükkanda kabarık, mavi “PC-Oyun” etiketli oyun klasöründen (ki bu klasörde oyunlar disket sayısına göre sıralanmış) beğendiğim tek disketli (yani en ucuz yollu) oyundu kendisi. Birkaç gün önce nostalji olsun diye tekrar oynadım. Hala güzel bence, tavsiye ederim. Bir arama motoruna 'Prehistorik 2' yazarsanız çıkan sonuçlardan birinden indirebilirsiniz. Şimdi linki verip de kalabalık etmek istemiyorum, isteyen girsin baksın :)